NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
38 - (1459) حدثنا
يحيى بن يحيى
ومحمد بن رمح.
قالا: أخبرنا
الليث. ح
وحدثنا قتيبة
بن سعيد.
حدثنا ليث عن ابن
شهاب، عن
عروة، عن
عائشة ؛ أنها
قالت: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم دخل
علي مسرورا،
تبرق أسارير
وجهه. فقال
"ألم ترى
أن مجززا نظر
أنفا إلى زيد
بن حارثة وأسامة
بن زيد. فقال:
إن بعض هذه
الأقدام لمن
بعض".
[ش
(تبرق أسارير
وجهه) قال أهل
اللغة: تبرق
أي تضيء
وتستنير من
السرور
والفرح.
والأسارير هي
الخطوط التي
في الجبهة.
واحدها سر
وسرر. وجمعه
أسرار. وجمع
الجمع أسارير.
(أن مجززا) هو
من بني مدلج.
قال العلماء:
وكانت القيافة
فيهم وفي بني
أسد. تعترف
لهم العرب
بذلك. (آنفا) أي
قريبا ].
{38}
Bize Yahya b. Yahya ile
Muhammed b. Rumh rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Leys haber verdi. H.
Bize Kuteybetü'bnü Saîd
de rivayet etti. (Dediki): Bize Leys, İbni Şihab'dan, o da Urve'den, o da Aişe'den
naklen rivayet eyledi. Aişe (Radiyallahu anha) şöyle demiş :
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) sevinçli, yüzünün hatları parlar bir halde yanıma girdi ve :
«Gördün mü! Demin
Mücezziz Zeyd b. Harisa ile Usame ibmi Zeyd'e baktı da: ‘Şüphesiz bu ayaklar
birbirindendir’; dedi.» buyurdular.
39 - (1459) وحدثني
عمرو الناقد
وزهير بن حرب
وأبو بكر بن أبي
شيبة. (واللفظ
لعمرو) قالوا:
حدثنا سفيان
عن الزهري، عن
عروة، عن
عائشة، قالت:
دخل
علي رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ذات يوم
مسرورا. فقال
"يا عائشة !
ألم تري أن
مجززا المدلجي
دخل علي. فرأى
أسامة وزيدا
وعليهما قطيفة
قد غطيا
ررؤسهما. وبدت
أقدامهما.
فقال: إن هذه
الأقدام
بعضها من بعض".
{39}
Bana Amru'n-Nakid ile
Züheyr b. Harb ve Ebu Bekr b. Ebî Şeybe rivayet ettiler. Lafız Amr'ındir.
(Dedilerki): Bize Süfyan, Zührî'den, o da Urve'den, o da Aişe'den naklen
rivayet etti. Aişe şöyle demiş:
Bir giin Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sevinçle yanıma girdi ve:
«Ya Aişe! Görmedin mi!
Mücezziz el-Müdlicî yanıma girdi de Usame ile Zeyd'i gördü. Üzerlerinde bir
kadife vardı. Onunla başlarını örtmüşler; ayakları açık kalmıştı. Mücezziz:
Şüphesiz bu ayaklar birbirinden (meydana gelmiş) dır, dedi.» buyurdular.
40 - (1459) وحدثناه
منصور بن أبي
مزاحم. حدثنا
إبراهيم بن
سعد عن
الزهري، عن
عروة، عن
عائشة. قالت:
دخل
قائف ورسول
الله صلى الله
عليه وسلم
شاهد. وأسامة
بن زيد بن
حارثة
مضطجعان.
فقال: إن هذه الأقدام
بعضها من بعض.
فسر بذلك
النبي صلى الله
عليه وسلم
وأعجبه. وأخبر
به عائشة.
[ش
(وأعجبه) قال
القاضي: قال
المازري: كانت
الجاهلية
تقدح في نسب
أسامة لكونه
أسود شديد
السواد ؟ وكان
زيد أبيض.
فلما قضى هذا
القائف بإلحاق
نسبه مع
اختلاف
اللون، وكانت
الجاهلية تعتمد
قول القائف -
فرح النبي صلى
الله عليه وسلم
لكونه زاجرا
لهم عن الطعن
في النسب].
{40}
Bize bu hadîsi Mansur b.
Ebî Müzahim dahî rivayet etti. (Dediki): Bize İbrahim b. Sa'd, Zührî'den, o da
Urve'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti, Aişe (Radiyallahu anha) şöyle
demiş:
Usame ibn-i Zeyd ile
Zeyd b. Harise yatarlarken içeri bir kaif girmiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) de orada imiş. Kaif: Şüphesiz bu ayaklar birbirinden olmadır; demiş.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna sevinerek hoşnud kalmış da; Aişe'ye
(bana) haber verdi.
(1459) وحدثني
حرملة بن يحيى
. أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
يونس. ح
وحدثنا عبد بن
حميد. أخبرنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
وابن جريج.
كلهم عن
الزهري، بهذا
الإسناد،
بمعنى حديثهم.
وزاد في حديث
يونس: وكان
مجزز قائفا.
{…}
Bana Harmeletübnü Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yunus haber
verdi. H.
Bize Abd b. Humeyd de
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrezzak haber verdi. (Dediki): Bize Ma'mer ile
îbnü Cüreyc haber verdiler.
Bu ravilerin hepsi
Zührî'den bu isnadla yukarıkilerin hadîsi manasında rivayette bulunmuşlardır.
Yunus hadîsinde: «Mücezziz kaif idi» ziyadesi vardır.
Diğer tahric: Buhari Feraiz;
Ebu Davud ile Nesaî Talak; Tirmizî Vela
AÇIKLAMA:
Kaif: Kıyafet ve
eserden anlayan demektir. Fukaha bu kelimeyi benzerliği bilen, eserleri
birbirinden ayıran kimse manasında kullanmışlardır.
Cahiliyyet devrinde
Araplar Hz. Üsame'nin nesebine ta'n ederlerdi. Çünkü babası Zeyd (Radiyallahu
anh) beyaz tenli olduğu halde Usame son derece siyah idi. Renk itibariyle o
babasına değil, annesi Ümmü Eymen'e benziyordu. İşte kaif Hz. Zeyd ile Usame'nin
baba-oğuî olduklarını söylemekle adeta ta'n edenlere cevap vermiş, onları
susturmuş olduğu için Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna
sevinmiştir. Çünkü Araplar kaiflerin sözüne inanırlardı.
Hz. Müceziz b. A'ver,
Benî VüdIic kabilesine mensub bir sahabîdir. Mısır'ın fethine iştirak ettiği
söylenir. Araplar Benî Müdlic ile Benî Esed kabilelerinin kıyafet ilmindeki
maharetlerini i'tiraf ederlerdi. Maamafih bu san'at onlara mahsus değildi.
Kureyş kabilesine mensub olan Hz. Ömer'in de kıyafet ilmini bildiği rivayet
edilmiştir.
Hadîs-i şerîf kaifin
sözü ile bir hüküm isbat edilebileceğine delildir. Ashab-ı kiramdan Enes b. Malik
ile esah rivayete göre Ömer (Radiyallahu anhum)'un kavilleri budur. Cumhur-u
ulema ile Ata' , Evzaî, Leys, İmam Şafiî, İmam Ahmed ve Ebu Sevr'in mezhepleri
de budur. İmam Malik'den meşhur olan rivayete göre cariyeler hakkında kaifin
sözü delil ise de, hür kadınlar hakkında delil olamaz. Bir rivayette o da
cumhurla beraberdir.
Küfe uleması ile İshak.
Sevri ve Hanefî'ler kıyafetle verile» hükmün batıl olduğuna kaildirler. Çünkü
bu bir zan ve tahminden ibarettir: şerîatte onunla amel caız değildir,
Babımız hadîsinde
kıyafetle hüküm İsbat ediîdiğne delil yoktur. Zira Usame (Radiyallahu anh)'ın
daha önceden nesebi sabit bulunuyordu. ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) de kaifin sözü ile istidlal etmiş değil, sadece Mücezziz'in hakka
isabetine şaşmıştır. Bununla hüküm vacib olmaz.
Kıyafetle ameli caiz
görenlerce kaifin adil tecrübeli ve anlayışlı olması şarttır. Aded meselesinde
ihtilaf etmişlerdi:. Şafiîlerin esah kavline göre bir kaifin sözü ile amel
olunur. İmam Malik ile bazı Şafiîler kaifin iki olmasını şart koşmuşlardır.
Kaif kavli ile ancak
iki muhterem cima'dan doğan çocuk hakkında amel edilir. Mesela; bir kimse
cariyesi ile cinsî münasebette bulunduktan sonra onu satar; müşteri de istibra
yapmadan cima'da bulunur da cariye müşterinin cima'ından altı ay sonra,
sahibinin cima'ından ise dört sene geçmeden doğurursa çocuğun nesebi hakkında kaife
müracaat edilir. Kaif çocuğun nesebini hangisine ilhak ederse çocuk onun olur.
Hiç birine ilhak edemez ve çocuğun bunların ikisinden de olmadığını söylerse,
çocuk büyüyünceye kadar bırakılır. O zaman hangisine meyl ederse ona verilir.
Şayet kaif çocuğu ikisine birden ilhak ederse Hz. Ömer (Radiyallahu anh) ile
İmam Şafiî ve Malik'e göre çocuk yine büyüyünceye kadar bırakılır; sonra
hangisine meyl ederse ona verilir. Ebu Sevr ile Suhnun'a göre çocuk ikisinin
müşterek evladı olur. MalikîIer'den Maceşu ile Muhammed b. Mesleme çocuğun daha
fazla kime benzerse ona verileceğine kail olmuşlardır.
Kaifi delil kabul
etmeyenler arasında dahî münazealı çocuk hakkında ihtilaf vardır. Ebu Hanife'ye
göre münazea edenler erkek olsun kadın olsun çocuğun nesebi her ikisine
müştereken ilhak olunur. İmam Ebu Yusuf'la İmam Muhammed münazea edenlerin
kadın oldukları takdirde çocuğun onlardan yalnız birine ilhak edilebileceğine;
İshak ise aralarında kur'a çekileceğine kail olmuşlardır.